BRÜKSEL — Başkan Biden Avrupa’da ve birlik konuşmaları havayı dolduruyor. Almanya’nın Bavyera kentinde düzenlenen 7’li Grup toplantısında liderler, geçtiğimiz birkaç ay içinde aldıkları kararlardan dolayı kendilerini tebrik ettiler ve Ukrayna’ya verdikleri desteği yeniden dile getirdiler. Hatta dünya liderlerinin genellikle garip bir grup çekimi olan bir “aile fotoğrafı” için zaman ayırdılar. Madrid’de Salı günü başlayacak olan NATO zirvesinde de aynısını bekleyebiliriz.
Kendini tebrik etme atmosferi oldukça yeni. Sadece üç yıl önce, Libya ve Irak’taki başarısız müdahalelerle yıpranan, geleceği konusunda içeride bölünmüş olan ve Donald Trump’ın alaycılığıyla sarsılan NATO, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından “beyin ölümü” ilan edildi. Şimdi resim tamamen farklı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden dört ay sonra NATO, Rus saldırganlığına karşı yeniden enerji verilmiş bir siper olarak duruyor. Kıta genelinde bir araya gelmeye kararlı Avrupalı liderler, ortak bir amaçtan emin bir şekilde konuşuyorlar.
Yine de Avrupa’nın kararlılığı konusundaki tüm konuşmalara rağmen, geçtiğimiz birkaç ay aslında başka bir şeyin altını çizdi: Kıtanın güvenlik sorunlarını çözmek için ABD’ye bağımlılığı. Bu yeni bir şey değil tabii. Birçok yönden Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana oynadığı rol, 1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra bile Avrupa’nın Amerika’nın askeri şemsiyesi altında faaliyet göstermesini sağlıyor.
Ancak bu yaklaşım, liderleri kısa vadede politik olarak zor seçimlerden kurtarabilirken, sonuçta kaybedilen bir öneridir. Amerika, iç sorunlara bulaşmış ve Çin’den gelen meydan okumaya her zamankinden daha fazla odaklanmış, Avrupa’yı sonsuza kadar denetleyemez. Ve düşmanca ve revizyonist bir Rusya ile karşı karşıya olan Avrupa’nın kendi başının çaresine bakması gerekiyor.
Bu eleştiriler mantıksız gelebilir. Ne de olsa, Avrupa son aylarda savunma alanında bazı büyük adımlar attı. Bu, en çok hükümetin harcama sözü verdiği Almanya’da görülüyor.